12 Ağustos 2008 Salı

Santiago ve Manolin Billboard Ocak 2008

Santiago ve Manolin Billboard Ocak 2008
New York’ta Christie’s Müzayede Evi’nde yapılan açık artırmada, Ernest Hemingway’in Minnesota eyaletindeki Mayo Klinik’te psikolojik tedavi gördüğü sırada bir arkadaşının hasta oğluna onu neşelendireceğini düşünerek yazdığı mektup 23 bin 500 dolara alıcı bulmuş.

Florida’daki Key West ve Küba’da birlikte balık tuttuğu ve içki içtiği bir kadına yazdığı 10 mektup da toplam 43 bin 355 dolara satılmış.

Çocuk dokuz yaşındaymış ve Hemingway bu mektubu intihar etmeden 19 gün önce yazmış. En kötü olasılığı bir düşünün: Hemingway 1961’de öldüğüne göre bu çocuk şu anda 50’sinin üzerinde ve (ümit edelim öyle olmasın ama) o mektubu kendisi satmış olabilir.

İntiharına 17 gün kala, 9 yaşındaki bir çocuğu neşelendirmeye çalışan “ihtiyar balıkçı”nın yazdığı, okumadan da harika olduğundan emin olduğumuz o mektubu...

23 bin 500 dolar.

Hemingway’in ağzına silahı sokmasında dokuz yaşındaki o çocuğun da rolü olduğuna eminiz, değil mi?

Mektubu yazdıran iç acıması sonucu değiştirmese de hızlandırmış olmalı. O hasta çocuk olmasaydı belki 17 günden fazla sürerdi, Hemingway’in hayatla mücadelesi.

Dostoyevski; “Para büyük bir iğfal vasıtasıdır” diyor. O mektup ve 23 bin 500 dolar. Başka bir kanıta ihtiyacımız var mı?

En iyi şartları düşünelim ve diyelim ki; bu mektup satanların eline şans eseri geçmiştir ve “O çocuk”la alakası yoktur. Ne fark eder ki?

Mektuplar aslında gönderene aittir ve bu olay o müzayede salonundaki herkesi (artırmayı iç rahatlığıyla seyreden her müşteriyi, mektubun şimdiki sahibini, “Sattım” diyen görevliyi) ölü soyuculardan farksız kılıyor. Ve biz tüm ölü soyucular (çünkü müzayede hikayesine içi burulmayan, kanıksamış, biz izleyiciler de dahiliz buna) Hemingway’in intiharına bir haklılık anlamı katıyoruz.

İhtiyar balıkçı Santiago eğer Hemingway ise, Manolin de “O çocuk” olmalı. (Köpekbalıklarının kimler olduğunu zaten biliyoruz)

Manolin kitapta, artık birlikte çalışmadığını ve ona bir şey kazandırmadığı halde ihtiyar balıkçı Santiago’ya yiyeceğini, oltasını, birasını getiriyor, onunla sohbet ediyor, son avından dönüp, son uykusuna yattığında hâlâ yanında kalıyor. Bir de gerçek hayattaki Manolin’lerin yaptığına bakın... Kitaplar o yüzden gerçek hayattan güzel belki de...

Madem ki bu bir faraziye; hikayenin Hemingway’den sonrasını yazmaya hakkımız ve içimizi rahatlatmak için “Hayır” cevabını verebileceğimiz bir soruya ihtiyacımız olabilir.

Sorumuz şu,
Manolin, Santiago’nun ölüsünü soyar mıydı?

Hiç yorum yok: